Bu Blogda Ara

Aralık 26, 2011

Robert Allen Zimmerman

ßir adamın katetmesi gereken ne kadar yol var
Ona erkek demeniz için
Evet, ve kaç deniz aşmalı beyaz bir güvercin
Kumlarda uyumadan önce
Evet, ve top gülleleri kaç kez atılmalı
Sonsuza dek yasaklanmalarından önce
Cevap, dostum, rüzgarla esiyor
Cevap rüzgarda uçuyor

ßir adam kaç kez yukarı bakmalı
Gökyüzünü görebilmesi için
Evet, ve bir adamın kaç kulağı olmalı
İnsanların ağladığını duyabilmesi için
Evet, ve kaç ölüm olmalı onun bilmesi için
Ne kadar çok insanın öldüğünü?
Cevap, dostum, rüzgarda esiyor
Cevap rüzgarda uçuyor..

Kasım 02, 2011

chronicles

bir rüya gördüm
aşçının balkona yaslanıp yumruğunu havaya kaldırdığı bir rüya
sonra insanlara evet insanlara şunu söyledi!
4 fincan hücüm kuvveti istiyorum yanında bir yemek kaşığı katolik
beş uyuz paranoyak birkaç adet manda yarım kilo komünist
altı bardak haham bir çaykaşığı acı liberal doğum kontrol hapları
zenci milliyetçi bir şeker kaşığı kokain birkaç adet mogen david kapitalisti
bir sürü parası bol şişman adam..
daha sonra aşçının çırağı yanında belirdi.
boğazını temizleyip insanlara evet insanlara şunu söyledi
ayrıca bir bülbül süt sağan hatunlar tecavüz edilmiş üniversite öğrencileri
ilaçlanmış bir tavuk iki kaplumbağa eldiveni bir keklik
cin bir de armut ağacı..
bu rüyadan korkarak uyandım yataktan fırlayıp mutfağa koştum
kapıyı kırıp ışığa boğuldum dizlerimin üzerine çöküp 
tanrıya şükrettim
buzlukta yeni birşey olmadığı için..

Ekim 19, 2011

Gölge Oyunu

İnsanlar neden şehit haberlerine üzülüyor anlamıyorum.Vermiş olduğunuz oylar da her şey dahildi. 2 kömüre 24 belkide daha fazla asker öldü ve ölecektir.Terör örgütü pkkcık değil akp dir(abd).akp(abd) sayesinde bu noktaya ulaşmıştır.Meclise girip söz sahibi olmuştur.Göz göre göre bağıra bağıra mitingler düzenlenmiştir.Sözlerimi yanlış anlayıp Kürtlere karşı bi faşizanlık yaptığımı düşünenler olabilir aranızda.Aksine vatanın birliğini bütünlüğünü yok sayanlaradır sözlerim.Nereye kadar salağı oynayacağız ? gözlerinizde at gözlüğü ile önünüze atılan iki parça kemiği bileğinizde ki kelepçelerle alkışlamaya devam edin ! aptalsınız ve aptalız...
Para karşılığında hükümet yanlısı olan kendi gurunu şerefini gözünü kırpmadan satan halkını yalan haberler ile gözünü boyayan ve akp(abd)'ye yalakalık yapan medya görevlileri : ayağa kalkıp öfkeyle kızıyor ve teröre lanet okuyorsunuz fakat vatanı bölmeye çalışan teröristlerin kurşunların da sizlerinde imzası var.. 


Aptalsınız !

Haziran 30, 2011

pastel

İki kolunu olabildiğince çok açıp ''bu kadar çok seviyorum'' diyebilmek..
Bir çocuğun sevgisinin tanımında ki üryanlık kadar  naif kalabilmesidir ''aşk''

Haziran 05, 2011

Koku

Ellerini hafifsedim dokunuşlarını
özlemek değildi bu
sıradan bir düşünce gibi kabullen
hisset 
ıslak sözlerinle devam etsin parmakların
korkma! yaklaş! hayır dur!
naif halime kırgınlaşmışlar
sanki yabancılaşmışlar
beni anlatmıyor artık dudakların
sade siz olamıyorsunuz
size güvenemem.

Mart 27, 2011

23

23 ocak gecesinde sözleri yazılmaya başlanan bir roman.tozlanmaya yüzünü dönmüş bekliyor klasikler adlı rafında.tamamlanmamış boş kalan sayfaları var.okuyan kişinin bir kaç notu olsun diye sarı yapraklarda.16 ekim mutlu olmanı sağlar ve umarım gerçek sevgıyı bulabılırsın.rafa kaldırma bu sefer.sev onu.gerçekden inanıyorsan buna sakın çevirme kafanı eskilere.unut ne varsa..sakın bakma bır daha bana..gerçek anlamyıla hissettiğim tek duyguydun ona dokunduğum sarılabildiğim tek duygu.

 sâdece hoşçakal

Mart 02, 2011

mesela

Birkac kelime beni sana getirebilirmi? Yada yakinlastirabilirmi en azindan..olabilir neden olmasin? Hic dusundunmu beraberken birbirimize soyledigimiz sade fakat anlamli kelimeleri..ornek olucaksa eger 'gozlerine bakarken umrumda degil mevsimler'diye devam eden bizim icin anlam cabalari teskil eden ozgecmis..animsattimi birseyler,hatirlayabildinmi o anlarimizi.bunlari anlatirken sana sacmasapan sevgi icerigine sahip kelimeler turetmek istemiyorum asla.cunku sacmasapan nede olsa..o yuzden tumlugunle kále alaraktan dusun! Hatirliyabildinmi? Iste o harflerin duygularina nekadar yakin hissediyorsam seni.sana okadar yakinim .....lim .. Dokunamasan öpemesen bile.. Farkinda degilsin ama ben sana ruyalarimda hala 'seni seviyorum' diyebiliyorum dudaklarina.. Neler yapmis olsanda 'herseyim' diyebiliyorum mesela...

Şubat 18, 2011

ölümle nefes almak

Bugün yeni bir gün
Ve kendimle hesaplaşmamın ilk yarısı
Ölene kadar yazmak istiyorum duygularımı
Gün başlar ve gün biter
Bir düş perdesinde
Küçük bir kız çocuğu
Çaresiz
Hem de korkak
Gece tutuşmuş, perde de deniz mavisi
Kötümser kalmış birkaç anı
Kim bu düşlerine yansıyan kız çocuğu?
Yoksa beklediğin o mu?
Titreten ruhunu
Peki ya geçmişin, bir sürü yalan sözler
Ya da bedenindeki çizikler
Görülmemiş düşler kadar büyük yaraların var küçük kız.
Bak işte gökyüzü ve gün batımı
Her şey biter ve sen kalırsın
Yaşar gidersin bu film şeridinden
Siyah güzel değil mi küçük kız?
Örter tüm yaralarını, ayıplarını
Öyle durur, ne yapacağını bilmez insan ya bazen
Amansızca
Arsız anlarında yakalar seni
Saçları da olur, kirpikleri de
Elleri görür, hisseder en bezgin anlarını
Ve zaman külleniyor avuçlarında
Sessizliğin başladığı yerde tükeniyor sözcüklerin
Onsuzluğa neden çıkmıyor sesin?
Bir buldum derken, bir eksilirsin
İsterse herkes çekip gitsin
Oda gitsin, bir daha dönmesin
Unutma küçük kız
Ne kadar çok seversen o kadar sevginle lekelenirsin
Günden güne azalıyor  mu umutların?
Çok mu acıyor canın?
Her şeye rağmen yine beyazsın
Ama ölüme bir adım daha yakınsın..
Anlatmak istediklerinde hep kutunun içinde
Niye yabancısın herkese?
Onu işliyorsun bedeninin her köşesine
Küçük kız bu aşk değil, bir oyun
Lanetler yağdır günahlarına, hatalarına
Yüzleş asıl olanla
Kapa tüm sahteliklere kapılarını
Yüzünü dön aydınlığa, boşver karanlığı
Ve sarıl hayallerine sımsıkı
Unut olanları,yaşananları
Çünkü daha fazla çekilmiyor ölümle nefes almak..

Şubat 14, 2011

Ne ?!

insanın sevme yeteneği bir barajın su toplamaya başlaması gibidir, diye okumuştum bir yerde.suyun birikmesini sağlayacak bir duvarın hem de dayanıklı bir duvarın olması gerekir diyordu yazar.düşününce haklıydı belki....duvar suyun birikmesini sağlar ve ne kadar muhkemse(sağlam) o denli fazla su toplar arkasında.ne kadar su toplarsa bir o kadar güçlü duyar biriken suyun basıncını.basınç öyle bir hal alır ki artık katlanılmaz bir güçle yüklenir duvara.artık duvara gedik açıcı bir etkenin devreye girmesi lazımdır.o gedik açıcının adı sevgili'dir.açılan gediğin büyüklüğüdür aşkın da büyüklüğü..

Şubat 05, 2011

bir sevgilinin günlüğünden

öperken çok şey anlatiyoruz aslında birbirimize..hiç bitmeyen bi hikaye gibi...
sanki olduğumuz yerden ayrilip farklı yerlerde yaşıyoruz bu aşk ı..
nefes alıp verişimiz soluduğumuz oksijen oluyor bizim için..
dudaklarımız uyuşsada umrumuzda oluyor. O cezb edici tat damağımızdan ayrılmıyor..
her defasında bunu yaşamak,yaşatmak sevgimizde saklı kalıyor..
kalbmizin atışları hizlanıyor sanki bir daha hiç atmıcakmış gibi....
işte seni öperken hissettiklerimin küçük bir kısmıydi bunlar..
bu kelimeler az aslında 
çünkü
alıp verebildiğim tek ve son nefessin...

Şubat 03, 2011

sâde renkler

çocukça, saçma şeyler yapmayı bulmaktır özünde aşk. saçma sorular sormaktır, saçma sözler beklemektir, saçma cevaplar, saçma sözler verdirtmektir. "beni bırakmayacaksın di mi? beni unutmadın di mi? beni düşünüyorsun di mi?" lerdir... "benden çok kimseyi sevmeyeceksin di mi?" dir hatta. "benden çok kimseyi sevmedin di mi?"dir. özlemekle yaşandığında tişörtünü giyip uyumaktır. yastığının üstüne koymaktır giysisini. beklemektir. ufacık şeylere surat asmaktır, kırılmaktır: çocukça şeylerdir aşk. saçma şeylerdir. saçma ve güzel olduklarında asıl anlamını bulur, saçma oldukları, çocukça oldukları yüzünüze vurulmadığında aşktır belki de. bir zaman demiştim ki, çocuk olmaya izin verendir aşk, misafirlikte "bir çikolata daha alır mısın"'a kibarlıktan "teşekkür ederim" değil, sevinçle "evet" diyecek denli çocuk kalabilmektir. kalabilmenize izin veren kişidedir aşk. günlük hayatta yerini buldurabildiğinizde ise huzurdur. 

Ocak 31, 2011

Unutmak

böyle bir abiye giymiş, parfümü daha köşeden dönerken burnu sızlatan, masum ve çekici bakışlarıyla akla ayıp düşler sokandır unutmak.cezamı çekerim usulca, sonra toplar bavulu giderim dersin. hayat yoğun, işler güçler nasılsa oyalar beni, aklım şaşırır ezberlediğini unuturum dersin. tam son kare, hani bu elini beline dolayıp, boynundan öptüğü kış gecesi, hani hatırlayıp da gecelerce seni ağlatan şarkının sahnesi var ya, o da silinir bir gün.ve aynı gün unutmak girer içeri, yarım bir gülüş vardır yüzünde, en şehvetli bakışıyla ‘’merhaba’’ der, ‘’nasılsınız?’’ ah ben daha yeni doldurmuştum çilemi bayan. kapamıştım dükkanı ne güzel. nereden çıktınız şimdi?karşı koyamaz ‘’iyiyim, siz geldiniz daha iyi oldum’’ der, koluna girersiniz. sonra fark edersiniz, ellerinin size birini hatırlattığını.

Ocak 27, 2011

7

henüz gözlerinizi dahi açmamışsınızdır.bir ses duyarsınız.dirili dirili dirili...yavaş yavaş açarsınız gözlerinizi.tavan vardır karşınızda.sabit, değişmeyen, yüzlerce defa gördüğünüz, monotonluğun simgesi, odanızın boktan, beyaz tavanı...ağır ağır, bilinçsizce hareket etmeye başlar kollar, bacaklar ve kafa.dönmeye, doğrulmaya çalışırsınız yavaş yavaş.fakat hala mahmurdur bünye, uyanamamışsınızdır henüz.tekrar duyarsınız o mekanik sesi.dirili dirili dirili...

sahi ya bir ses vardı uyandırılmanızın sebebi.telefon? birden çalışmaya başlar beyniniz.çünkü barizdir telefonun çaldığı ve bellidir arayan, odanızın telefonunu bilen yegane kişi; o!
daha önceki gün kavga etmişsinizdir.söylenmemesi gerekenler, kastedilmeyenler ifade edilmiş tekrar doğmuştur kopukluk, ulaşamama.
telefonun açılmasıyla cıvıl cıvıl bir ses gelir karşıdan.belli ki unutulmuştur olanlar.yada yoktur aslında bir şey.belki de içilen biralar, ucuca yakılıp tüketilen bir paket sigara boşunadır ?
telefon görüşmesinin ilerlemesiyle anlaşılır her şeyin boşuna olduğu.anlaşmazlığın kendi kendini imha ettiği...

yeni başlayan gün için program yaparsınız onunla.artık ne sabah mahmurluğu kalmıştır ne de başka bir şey.sinemaya gidilecektir.aslına bakılırsa yalnızca onunla buluşabilmenin zavallı aracıdır film.
hazırlanırsınız.zamansızlıktan ötürü doyurulmamış guruldayan miğdenizle birlikte çıkarsınız yola.her gün yaptığınız gibi otobüse binersiniz.fakat her günden farklıdır bir şeyler.kentkart makinesinden çıkan dılııı lııp sesi dahi farklı gelir.tek bir düşünceyle geçer yol, tek bir şey vardır kafanızda, her günden farklı bir şey...ister hedefe yoğunlaşmışlık diye adlandırılsın, ister onunla dolmuşluk.ne olarak adlandırılırsa adlandırılsın tek düşünülebilen o dur.açlık ya da diğer etkenler önemsizdir.buluşma öncesi yaşanan her zaman ki soyutlanmışlık yine kendini göstermiştir.ne akan gerçekliğin ne de başka bir şeyin etkisi vardır üzerinizde.

hava, sürtünme, yol yalnızca sizi geciktiren etkenlerdir.nefret ettiğiniz fakat karşı koyamadığınız dış etkenlerdir onlar.doğanın, yüzlerce defa açıklanmaya çalışılmış, teoremlerle, pozitif bilimlerin olanca hissizliğiyle ispatlanmış kanunları, geciktiriciler...
en sonunda buluşulacak yere gidilir.bir süre beklenilir ve onun görülmesiyle durur zaman.eşsiz bir mutluluk kaplar her yanınızı.bir an olur ki, o dur tek görebilidiğiniz.varlığı sizin için hayatınızdaki tüm olumsuzlukların, sınırlamaların çözümü haline gelmiş, o.
el ele yürümeye başlanır.uçuyorsunuzdur, göktesinizdir sanki...fakat aynı zamanda çaresizsinizdir.deneyimleriniz dahi üstesinden gelemiyordur bu çaresizliğin.görülemeyenin, algılanamayanın, soyut olanın, sevginin akıldan çıkmayan baskısı, karşıdakini yüceltmişliğinizin verdiği ızdırap henüz yenidir.alışılamamıştır bu yabancı duyguya.

öyle yada böyle, yola çıkılmıştır afm ye doğru.muhabbetle, çeşitli şakalarla şenlendirmeye çalışırsınız karşı tarafı.mümkün olduğunca falso vermemeye çalışırsınız.korkarsınız.zira her şeye rağmen gurur kanat çırpmaktadır içinizde.aranızdaki hiyerarşide en azından eşit bir konumda bulunma isteği bastırmaktadır bir yandan.adanmışlığınıza rağmen hala savaşmaktasınızdır.düşmemiştir hala gardınız.yediğiniz darbe ağır olsa da, en zayıf noktanızdan aldığınız yara hala kanıyorsa da hala gülünç bir şekilde ayakta durmaya çalışıyorsunuzdur.yıllarca “oğlum deli misin sen?” dediklerinizden, küçümsediklerinizden, dalga geçtiklerinizden olmuşsunuzdur.karşı konulamaz, fark edilemez bir şekilde düşürülmüşsünüzdür bu yola. ve başlar film

birer kişi olarak kolunuzu omzuna atarsınız onun.sevginizin belki de korkunuzun ifadesidir bu küçük temas.aslında oldukça basit ve çocukçadır.onu kolunuz ile sarmalayacaksınız ve kaçmasını, sizden uzaklaşmasını engelleyeceksinizdir.her ne kadar o bunların hiçbirinin farkında olmasa da garip bir sıcaklık vardır içinizde, mutlusunuzdur.hatta öyle ki o an fotoğrafınız çekilse yılın en aptal gülümsemesi ödülünde birinciliğe, olmadı ikinciliğe oynamanız kesindir (öyle de malsınız yani).

biter ilk yarı, başlar ikinci yarı.

yine sarılırsınız ona fakat bu sefer geri iter sizi, çeker elinizi uzaklaştırır kendinden.işte o an beyninizden vurulmuşa dönersiniz.aslında terk etmiştir sizi.aşağılanmışsınızdır.tek bir hareketi ile fırlatılmışsınızdır kenara.değeriniz yoktur gözünde.uyandığınızdan itibaren ve ilişki süresince yaşadığınız her şey karşılıksızdır.güçsüz düşmüşsünüzdür.nefret edersiniz ondan...
o ise olanların hiç birinin farkına dahi varmadan filmi izlemeye devam ediyordur(nasıl farkına varabilir ki?hayalgücünüze taklalar attıran sizsiniz.film’de güzel.izleyecek tabi).yıllardır üzerinde çalıştığınız, yenilmezleştirdiğiniz mantığınız, biricik koruma mekanizmanız darmadağın olmuştur.içine edilmiştir.

deli gibi çalışmaya başlar beyniniz.niye uzaklaştırıldığınızın nedenlerini düşünmeye başlarsınız.sebep üstüne sebep bulursunuz.fakat hiç biri tatmin etmez sizi.bir defa murphy; ”her zaman olabilecek en kötü şey olur” demiştir!( en azından kastetmiştir) böyle bir durumda ise size düşen yalnızca gerçekleşmiş olan en kötü şeyi bulmaktır.kolunuzu itişi büyüdükçe büyür gözünüzde.
film biter ve tek kelime dahi etmeden dönüş yolculuğuna başlarsınız.doğal olarak anlamamıştır ne olduğunu.anlamlı tek kelime dahi edemezsiniz yol boyunca.sorularına cevap dahi vermezsiniz.gideceği yere bırakırsınız ve sonra da,”hiç konuşmadım,ya ayrılırsak?” diye düşünmeye başlarsınız...

herkese göre farklıdır aşkın tanımı.örneğin; yukarıda mevcut kurgudaki sizin gibi bir er kişi için büyük ihtimalle, onunla yaşadıklarınızın ve çeşitli dış etkenlerin etkisiyle kendi yarattığınız zayıflığınızın mantıktan soyutlanmaya sebebiyet vermesi ve aşırı derecede büyüttüğünüz, aslında onun tarafından önemsenmemiş bir detayın paranoyakça kuruntulaştırılması sonucu kendi kendinize mavi ekran verdirmenizdir.günün sonunda hala guruldayan midenizi duyduğunuzda yüzünüzde oluşan tebessümdür.onunla ilgili hiç bir anıyı unutamamanızdır.ve o ilginç bir şekilde muhteşemdir...

Yalanlar Güzeldir

Yüzlerce birikmiş hikaye var etrafımda. Hangisine inancağımı şaşırdığım. Yüzlerce beden, yüzlerce insan. Bide kaldıramadığım yalanlar var.Her defasında inandığım. Kimim ben, nerdeyim? Bir türlü bastıramadğım hayallerim var. ve o bir türlü yüzünü göremediğim adam. Ben onu uzun uzun izler hep vazgeçerdim. Çünkü ben dünyanın en güzel kızı değildim. Sözcüklerde tükenmişti..Aşkta.. Korkularım vardı, hayalkırıklıklarım. Atlayıp geçemedim hepsinin üstesinden. Meşkullerdi..evet..İşleri başından aşkındı hepsinin. O adamda daha az uğrayama başladı hayallerime. Böylece "aldışırış edilmeyen kız" diye adlandırdım kendimi. İçten içe sevmiştim belki. Kim olduğunu bilmeden, onu bekmemiştim. Bilmezsin sen tabi. Demiştim ya kimse aldırış etmezdi. Oadam gibi. Uzun süre tanıyamadım ben onu. Kimdi, neydi, neyin nesiydi? Ben örtmeye çalıştıkça her kapattığımı sandığım parçam bir diğerini açıkta bıraktı. işte bu çok kötüydü. Herhangi biriniz sevebilirdiniz beni. Yüzlerce beden, yüzlerce insan; hepiniz bir hiçtiniz! Sadece o yüzünü göremediğim adam benimleydi hayallerimde. Yabancı bir ışık gbiydi ama düşten daha gerçekti. Yağmurlu bir gündü. ogün her yağmur damlasına adımı verdim ben. Akıp gidiyordu hepsi hüznün sesizliğine. Bir ara daldım. Düşüme yansıdı gene o.Ben düşündükçe daha hızlı iniyordu damlalar gökyüzünden. Biri dokundu yanağıma. Sürekli konuşuyordu durmadan. Yoksa bu çocuk o adammı dedim içimden. Yağmur damlalrı söylemişti bunu bana. Sildim gözyaşlarımı. Artık o yanımda. Hayalimden çıkıp karıştı bana. Yüzüme düşen her damlada; kanayan yaralarımıda boşwerdim, ruhsuz karartılarımıda. Biz ayakta sarılı duruken. Mırıldandı kulağıma "artık burdayım."

sâdece

düşünüyorum demek ki yanlışım
ben düşündü demeli insanım
ben bir başkasıyım ben düşüncenin tomurcuklanmasına şahit bir kelimeyim
seyrediyorum dinliyorum keman yayını bir kez sürtüyorum
bir senfoni çalkalanıyor derinlerde yada sıçrayıveriyor sahile
eğrelti dalgalarıyla başladı bu ve bitiyor.
bu sonsuzluğu anında kavrayamıcağımız için bir rahiya curcunasıyla bitiyor.